25 Temmuz 2016 Pazartesi

TEVBE 71 / GÜVENİLİR OLANLAR EGEMENDİR...
Tevbe 71'de, "Vel mu’minûne vel mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’din.." diye giriş yapılır.
Çevirisi şu: "İşte kastedilen güvenilir olanlar, kastedilen güvence ulaşacak olanların bir kısmına egemendirler..."
Devamında ilim, irfan, bilgiyle iş yüklenmesinden tutun, insanı acze, zaafa düşürecek (nekr) iş ve düşüncelerden uzak tutmaya varıncaya değin yapılanlardan söz edilir.
Anne-baba çocuklarına egemendir. Çocuklar ebeveynlerine güvenilir. Ebeveynler de çocuklarını güvenilir insan olma yolunda eğitirler, egemen olurlar.
Bunun gibi güvenilir toplumlarda güvence ermek isteyen toplumlara egemendirler. Daha başka örnekleri de alıp çoğaltabilirsiniz.
Mushâf açıkça egemenlik konusunu insanlar için kullanmaktadır, bazısının bazısına egemen olduğunu belirtmektedir.
Çevirilerde "dost ve yardımcı" olarak gelen "EVLİYA" sözcüğü "VELÎ'" türetme ve çoğulu olup, o dahi "ALÂ, ALÎ" den gelmektedir, anlamı: Üstün, yüce, hâkim olan demektir.
N'oldu şimdi?
Düşünün bir!
/Aras/
-Hey adamım! Sabi çocukların, kadınların ırzlarına geçildiği, hâkimlerin mütecâvizleri akladığı, hırsız, yankesici, yalancı, takiyyeci olmayanın memur bile olamadığı ülkenin insanları ayağa kalkmış, "özgürlüğümüzü kimseye vermeyiz!" diye...
-Hımm... O zaman hırsızlar yeni bir iş peşinde demektir dostum!
/Aras/
İMÂN HA...
-"Düşünsene dostum Çiko!
İnsanlar birbirlerini bir madde gibi kullanıyor, örneğin mendil gibi burunlarını sümkürdükleri veya su bardağı gibi istedikleri zaman çay içtikleri, istedikleri zamanda kırdıkları metâ olarak görüyor...
İlginçtir dostum, bu insanlar huzur, mutluluk, güven arıyor ve yaşadıkları, onayladıkları, hattâ ölümüne savundukları ikiyüzlü, maddeci, yalancı tutuma rağmen zihinlerinde cennet umuyorlar..."
-" Maddecilik, bencillik karakterlerine yayılmış Rodrigez...
Ne paylaşmayı biliyorlar, ne de dosdoğru olmayı...
Aslında öyle olmakta istemiyorlar...
Belki de yalnızca tütsülü, efsunlu hayâllerini gerçek biliyorlar...
İşledikleri suçların ağırlığı bütün ruhlarını kaplamış dostum..."
- "Hımm... İlginç sözler söylüyorsun Çiko... Haydi, konuştuklarımızdan Papa'yı, Haham'ı, Mollayı haberdâr edelim, ne bilirsin belki imana gelirler... Dünyanın düz olduğu iddiâsından bile vazgeçebilirler!
- "Güldürme beni Rodrigez! Söylediklerin ve iman ha!..."
/Aras/
AŞAĞILIK SOYSUZLAR...
-Aldanmışız.
-Bilemedik.
-Nerden bilebilirdik?
-Hâin olduklarını tahmin edemedik.
-"Allah" diyorlardı.
-Alınları secdeliydi.
-Abdestsiz nefes almazlardı.
....
Ve saire...
Geçtik bunları.
Bir hakkın gaspında suçlu yakalandığında yalnızca suçluyu yakalamış olursunuz. Eğer gasp edileni hak sahibine vermezseniz/veremezseniz zulmetmiş olursunuz.
Şimdi, ÖSYM, KPSS gibi geleceğin yönetimini oluşturacak lisans öğrencisi ve memur alımı sınavlarında haksız kazanımla fakülte veya memuriyet kazananların durumu nedir?
Cevap:
Haksız kazançla toplum/kamu haklarına tecâvüz etmeleri nedeniyle "MÜSRİK" ve "HÂİN"'dirler. Peki, yakalanmalarıyla ETKİSİZ KILMA/KITAL gerçekleşti. Ödenen maaş ve benzeri ödemelerde tahsil edildi diyelim...
Fakat bu MÜŞRİKLERİN haksız kazançları/fâizleri nedeniyle gerçekte zulme uğrayan MASÛMLARIN hakkını nasıl ödeyeceksiniz?
AŞAĞILIK SOYSUZLAR!
Size ne denilse azdır.
Asıl terör, darbe, bu süreci işletilmesine izin veren yönetimlerce işletilmektedir.
Sorsan, hepsi alnı secdelidir.
Alçaklar!
/Aras/
Toplumların dine, kitaba, hahama, papaza ihtiyâcı yoktur, ahlâka, erdeme, doğruluğa, çalışkanlığa ihtiyâcı vardır, bu sıfâtları taşıyan adamların ezildiği, taşımayanların ise sivrildiği bir toplumun yıkılması elbette adâlet olacaktır.
/Aras/
ZEKÂTIN NİSÂBI NEDİR?
-Sakın paranı bankalara yatırma Abdulmoney! Çünkü onlar, %5 vermeleri bir yana verdikleri fâizdir, çatır çatır yanarsın cehennemde sonra...
-Deme... Ben fakir bir adamım zaten Abdülabd! Birkaç milyonum var yalnızca... Ne yapmamı önerirsin? Birde âteşe girmek istemem...
-Çal Baraka'ya getir, bereketli olsun... Hem fâiz değil hem de kâr payı veriyor... Ayrıca onlarda %5 veriyor, ama helâlinden Abdülmoney... Hem 1/40 zekâttan sakın!
-Kırktan birle arınmıyor muyduk Abdülabd?
-Deli misin? Ateşten gömlek giyersin sonra...
-Ya ne vereceğiz? Fazla olmasa bari...
-Artık zekât nisabımız yüzde ikibuçuktur Abdülmoney... Derin ilim sahibi hocalarımızın son kararı budur...Neymiş?
-Yüzdeikibuçuk... Şu mollalarımız olmasa gerçekten ateşte cayır cayır yanıp gitmiştik Abdülabd... Peki, Firavıun ve yalakalarının, amannn... Soytarılarının! İşte her neyse, onlarında haberi var mı? Ağız birliği edelim ki malımıza sırnaşmasın şu fakirler?
-Haber salındı tüm Yezidlere Abdülmoney! Cennette yerimizde hazır... Kadınlarla oğlanlarda hazır...
Hey Abdülabd' Haydi, bu güzel fetvayı verenlere yatlar, katlar, tvler alalım da, övelim, yüceltelim onları...
/Aras/
anrı, sizlerin "egemenlik kayıtsız şartsız O'na aittir!" gibi söylemlerinize muhtaçlığı yoktur. O'nun adına konuşmayı meziyet sananlardan olmayın! Kendinize çeki düzen verin. Adâleti, iyiliği, yakın-uzak yakınlara vermeyi, her türlü kötüülükten uzaklaşmayı ve kötülükleri kaldırmayı kendinize görev biliniz.
Kendi adınıza konuşun, kendi adınıza iş görün!
Tanrılık taslamaktan sakının!
/Aras/